Yazılar

Kazanma ve Kaybetme Algımızı Değiştirmeliyiz…

Kazanmak ve kaybetmek üzerine kurulu bir insan yaşamı insanı insanlıktan çıkarıyor.Bireyler hep kazanmaya çalışıyor, yiyeceğini, yaşamanı…Evet evet yaşamını, yaşamı biz birbirimize armağan etmiyoruz ama niyeyse sürekli yaşamımızı kazanmak zorundayız. Günde bir kaç kez çeşitli biçimlerde şu sorular varlığımızı çeviriyor;

1)Hayatını nasıl kazanıyorsun?

2)Ne iş yapıyorsun?

3)Nerede çalışıyorsun?

Ne demektir yaşamı kazanmak, kazanmaya çalışmak. Bize yaşamamızı kazanacak bilgi,tecrübe,donanımınız yoksa “ölürsünüz” diyorlar kısaca. Bu sadece bilgi ,donanım ile de sınırlı kalmıyor maalesef.Kimliğimizi var etmek için sürekli bizi bir tarafa çekip birilerinin askeri yapma çalışmaları da var. Özetle kısaca biz başkaları bunu kabul etmese de dünyaya doğmuş diğer varlıklarla eşit yiyecek tüketmeye,su tüketmeye,hava tüketmeye endeksli doğarız. Doğada her şey bedavadır. Kendi hırsı ile metaya dönüştüren insan ırkı kendine kendi ırkından köleler yaratmıştır bu döngüyü sürdürebilmek için sadece emeğinize değil sizin kanınıza da ihtiyaç duymaktadır.

Senin en doğal haklarına birileri el koymuş sen bunlara ulaşmak için bedensel varlığını,en değerli şey olan zamanını bu el koyanlara bir şekilde sunmadığın sürece” aç kalacaksın, açık kalacaksın” korkusunu dünyada her toplumda bulunun bireyler yaşamaktadır. Allah bizden yarattığı meyveden, sebzeden sudan,havadan topraktan hiç bir bedel istememektedir. Doğada her şey bol miktarda vardır ama ne yazık ki insan yuvasız,yurtsuz,geleceksiz doğmaktadır. Doğada yaratılan her yaratılış kendine (şayet insan karışmamışsa) bir yuvaya ücretsiz sahip olabilir insan dışında. İnsan yavrusu dünyaya köle olarak doğuyor. Ömrü boyunca bir yuva için çalışmak zorunda bırakılıyor en hayati ihtiyaçlarını karşılamak için posası çıkarılana kadar çalıştırılıyor boğaz tokluğuna. Hep bir şeyleri kazanmaya çalışırken bir bakıyor ki zaman akıp gitmiş hep aynı yerde duruyor.Sadece beden varlığı ve zamanının yanında ruhu örseleniyor o tarafa bu tarafa aidat duygusu adı altında aklı fikri elinden alınıyor, beyni o kadar yıkanıyor ki insanlıktan çıkıp korkunç bir varlık kılığına büründürülüyor. Diyeceksiniz ki;” sen ne anlatıyorsun yazar, bizde bunları senin kadar biliyoruz elbet, bir çark var dünyada istesek de istemesek de bu çarkın devranı böyle dönüyor ne yapalım” dediğinizi duyar gibi oldum.

Yerden göğe haklısınız diyorum sizlere.. Fakat asıl anlatmak istediğim mevzu bu değildir. Dünyada ki kazanma ve kaybetme kumarı üzerine kurulu algıya yöneliktir sözlerim.

Dünya insanları bireysel kazanım ve kayıpları dışında kitlesel kazanım ve kayıpları üzerinde de aşırı derecede kamplaştırılıyor sömürülüyor savaştırılıyor insanlığa bu algıyı oluşturanlar bizlerin bu derin uykudan uyanmamamız için ellerinden geleni yapıyorlar. Ama ne olursa olsun biz önemli bir şeye sahibiz dünyada eşit olduğumuz tek mevzuda akıldır, düşünebilme yeteneğidir. Evet görüyorum düşünmememiz için boş işlerle vakit harcamamız için büyük bir servet harcıyorlar ama kendimize hak veremiyorum. Çünkü düşünmemek hepinizin işine geliyor düşünürsek içinden çıkamayacağımız bir kaosun içine düşmekten ürküyoruz hepimiz. Mekanizma çok büyük kendimizin ise bununla uğraşamayacağımızı bizim boyumuzdan büyük olduğunu hissediyor hemen güncel bize sunulan algılara geri dönüş yapıyoruz. Bu seçtiğimiz en kolay yoldur.Bize sunulan kazanma ve kaybetme üzerine kurulu yaşam denklemimizi değiştirebiliriz. Bu gün okullar bile sadece daha iyi donanımlı köle yetiştirmeye yöneliktir dünyanın bütün toplumlarındaki okullarda insan yetiştirme programları baştan sona hatalıdır. Çünkü okullar insan yetiştirmiyor, iyi öğretmen yetiştirmiyor, iyi rehberler yetiştirmiyor sadece sistemin çarkını döndürecek kendi bireysel kazanımları ve kayıpları üzerinde dönüp duracak insan karakteri yetiştiriyor. Ve insan denilen varlık bundan ibaret değildir.İnsan iş gücünden ibaret bir varlık değildir derin bir maneviyatı içermektedir aynı zamanda. Bu maneviyatı kişisel bencilliklerimizle ört bas edilmeye çalışılsa da cevher çöpte de cevherdir ve parlar. Bu gün insanların bedenlerini süsledikleri en iyi yiyeceklerle besledikleri halde neden bu kadar mutsuz olduğunun çözümünü dünyada araştırma konusudur.Kendi bireysel dünyalarımızda ki konforlu hapishanelerimizden çıkıp bütünü görmek veya görmek için bir tuğla koymak hepimizin yaşama borcudur yeni doğacak insanlara borcudur. Kazanma ve kaybetme algısı değiştirilebilir. Biz aslında hiç bir şeyi kazanmıyoruz. Kazandığımızı sandığımız maddi varlıklar kayıplarımızı karşılamakta aciz kalıyor. Yaşamı kaçırıyoruz. Ama en büyük çıkmazımız kitlesel kayıplar ve kazançlarımız üzerinde oynanan oyunlardır. Şunda net olalım istiyorum;

*Dünyada doğmuş olan hiç bir ırk diğer ırktan üstün veya aşağıda değildir eşittir. Bu şu anlama gelir dünya kaynaklarından eşit yararlanacaktır,yani toprak,su,hava, toprak da yetişen bitkiler.

*Dünyaya doğmuş hayvanlar bizim kölelerimiz değildir, onlara zulüm etmeye hiç hakkımız yoktur , manevi olarak büyük suçtur.

*Ülkelerin ülkelere dünya kaynaklarına sahip olması için birbirine saldırması halklara hizmet etmez. Saldırıları yapanlar dünya kaynaklarına sahip olmak isteyen bir avuç kötü insanın aşırı hırsıdır daha çoğunun kendilerine ait olmasını istemeleridir. Halklar bu isteğin hiç bir yerinde yer almaz onlar kim neyi kazanırsa kazansın yaşamını kazanmaya çalışacaktır sadece.

Bütün bu kazanma ve kaybet oyunları içinde en acı olanı şüphesiz ki en korkunç olanı savaşlardır, Savaş suçlu suçsuz ayırt etmez, Savaşların ölümler üzerinde kazanılması ve kaybedilmesi kadar korkunç bir durumda yoktur yeryüzünde. Bu kaybetme ve kazanma algılarını değiştirebiliriz. İllada savaşacaklar ise ; (Akıl ve mantık dışıdır)

*Savaşlarda insan öldürülmeden de kazanımlar ve kayıplar sağlamaya yönelik yeni yöntemler bulmalıyız

*Öldüren silahlar yerine bayıltan insana zarar vermeyen silahlar üretebilir.

*İnsana doğaya zarar veren silahları üretenleri içimize almayabiliriz onları dışlayabiliriz

*Şiddeti toplumdan uzaklaştırabilir hatta silebiliriz,bu imkansız değildir. Şiddeti savunan hiç bir mekanizmanın içinde yer almayarak karşı durarak bunu yapabiliriz. Sayımız çoğaldıkça şiddet tüccarları maskelerini birbir düşürmek zorunda kalacaktır. Çünkü savaştıracak,çalıştıracak insan gücü kaynağının her gün tükendiğini gördükçe şiddet dilini bırakmak zorunda kalacaklardır. Unutmayalım ki hepimiz ölümlüyüz ve kısa bir süreliğine misafiriz dünyada.

Dünyada teknolojimiz ilerledikçe insan barbarlaştırılıyor. İlk yüzyılın savaş dökümanları sadece elektronikleşiyor dışımızdaki her şey gelişiyor ama insanoğlu gelişimi aynı yerde sayıyor.Dünya insanları kötülüğe şiddete karşı birleşmelidir.Dünya ideolojilerinin pili bitmiştir insanı kutuplaştırmadan başkada bir işlevleri yoktur hepsinin gücü ele geçirme ve kendi şiddetlerini kendinden olmayan kendileri gibi düşünmeyen halklara dayatmalarından başka bir çözüm üretmemektedir. Biz insanlık vicdanı çatısı altında birleşebilir dünyamızı yaşanılır bir yer haline getirebiliriz. Yeter ki kafamızı gömdüğümüz kumdan çıkaralım..

Sevgiyle…

Beğenebileceğiniz Benzer Yazılar…

Yorum Bulunmuyor, İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir Cevap Yazın