Acı çekmenin çeşitleri vardır.
a)Fiziksel acılar
b)Ruhsal acılar
Fiziksel acıları,bedenimize dışarıdan gelen saldırılar
(işkence, dayak)veya hastalıklar neticesinde yaşarız.
Bizim üzerinde duracağımız konu ise, Ruhsal acılardır,
Dünyada önemli yada önemsiz, küçük yada büyük acı
çekmeyen insan yoktur.İster iç kaynaklı, ister dış
kaynaklı bir sürü nedenden dolayı acı çekmişizdir
veya şu an çekmekteyizdir. Peki ama biz acı çekmek
zorunda mıyız? Acı diye tanımladığımız bu olgu hangi
durumlarda kapımızı çalmaktadır. Acı çekmek bize
Allah’ın verdiği bir cezamadır?Acı çekmeyi nasıl
başlatmış oluruz?İlk önce bunu konuşalım. Acı çekmeye,
düşünce düzeyinde, olana direnmeye başladığımız anda,
veya zihnimizde ürettiğimiz yargılar neticesinde
başlarız. Acımızın kaynağı yine bizim bakış açımız ve
düşünce biçimimizdir.
Ortada olan bir gerçeklik varken; olanın kendi
istediğimiz yönde olmamasını hazmedemez; neden? niçin?
niye? soruları ile, olmuş olana yani
“değiştiremeyeceğimiz bir zaman dilimine” karşı koymaya
çalışırız. İşte o an acılarımızın otomatik kumanda
düğmesinebasarız, bir süre sonra olan bizim
kontrolümüzden çıkar ve bizi esirleştirmeye başlar.
Artık tüm benliğimiz acıya açılmıştır ve acıyı
deneyimleriz.Acı çeken insanlara acılarının nedenini
açıklamalarını istediğinizde;sizlere mutlaka;
acıları geçmiş nedene bağlı olanlar;“ Şu şöyle oldu
” yada “Şunu istiyordum olmadı”;”şu kişi bana böyle
davrandı” veya “ davranmadı” gibi açıklamalarda
bulunacaklardır. Bu kişilerle karşılaştığınızda şunu
öneriniz;”artık olanlar yaşanmış ve bitmiştir ve insan
geçmişte olanı değiştirme gücüne sahip değildir”
” ego ile özdeşleşmeyi bırakıp, gerçeği olduğu gibi
kabul etmeleri gerektiğini anlatınız.Bu aşamada
iyileşme olanı olduğu gibi kabul edip hazmetmekle
ve affetmekle başlar.
Acıları gelecekte olmasını talep ettikleri isteklere
bağlı olanlar: Bu kişilere de acılarının nedenini
sorduğunuzda sizlere “Şunu çok istiyorum, istediğim
olmuyor”artık ümidim kalmadı olacağını da sanmıyorum”
gibi açıklamalar yapacaklardır. Herkes farklı bir yaşam
biçimine sahiptir. Hayatımızı masanın üstü olarak
düşünürsek, bizim masamızda ne var yada ne yok diye
bir göz atmalı, masamızda var olanlarla, şimdide
yapabileceğimizin en iyisini yaptığımız takdirde,
geleceği belli olmayan bir geleceğin bize acı
çektirmesini önlemiş oluruz. Kendimizi yaşanıp
yaşanmayacağı belli olmayan varsayılan bir zaman
diliminde olmayacak bir isteğe endeksleyip acı çekmemiz
aptalca değil midir? Kısacası acılarımız bize verilmiş
cezalar değildir, bizim kendimize verdiğimiz cezalardır
ve biz bunu değiştirme gücüne sahibiz.
Yorum Bulunmuyor, İlk Yorumu Siz Yapın